27 Haziran 2007 Çarşamba

Militer-Demokrasi

Demokrasinin işlevini yitimesi ve sadece sözde kalmasının bir yolu, demokrasinin tıpkı demokles kılıcı gibi toplumun -ki gerçek hak sahipleridir- üzerine alabildiğine kuvvetle sallanması ve bunun bir özgürlük olarak pazarlanması Militer-demokrasinin vucut bulması demektir.

Toplumu; içi boşaltılmış demokrasinin kendilerine verdiği bir hak olarak, sindirmek, amiyane tabirle adam etmek veya yola getirmek militarist bir yolla olabilecektir.

Militarizm ile vesayetin halkın egemen kıldığı hükümetlerden askeri kurumlara kayması amaçlanır. Militarizm anlayışını Şahin Alpay yazısında şöyle açıklıyor; "Militarizm dendiğinde kastedilen esas olarak şu üç anlayış: Politik sorunların en iyi askerî yöntemlerle, yani yasak, baskı ve silah zoruyla çözülebileceği düşüncesi... "Mutlak disiplin ve kayıtsız şartsız itaat" gibi askerî ideal ve değerlerin, yalnızca güvenlik kuvvetlerine değil bütün topluma hakim kılınması gerektiği fikri... Normal olarak politikacıların alanına giren sorumlulukların en iyi askerler tarafından yerine getirilebileceğine dair inanç..." (22.05.2007-Zaman). Bu tasvir neresinden bakarsanız bakın demokrasinin ruhuna ve tanımına tamamen karşıttır. Özellikle "mutlak disiplin ve kayıtsız şartsız itaat" özgürlüğün kısıtlanması ve sıkıyönetimin ihdası demektir.

İşte tam bu noktada Militarizm ve demokrasiyi nasıl bir arada kullandığım sorulacaktır. Militarizm, demokrasiye karşıtlığına rağmen; demokrasiyi araç olarak kulanmayı mübah sayar. Demokratik kamuflajlı fakat özü itibari ile militarist faaliyetler amaca zemin hazırlar.
Demokrasi vesayetin kazanılması ve korunmasında bir silah olarak kullanılır. Öyle ki demokratik bir hak olarak alenen militarizmin talebi ve buna yönelik çalışmalar yapılır ve buna da demokratik hak denir. Militer eylemler demokratik hak safiyeti ile savunulur ve kesbedilmesi murad edilir.
Demokrasi, insanoğlunun hayat standartlarını yükseltme, özgürleştirme ruhundan uzak tıpkı bir mavzer gibi kullanıldığında adı artık Militer-Demokrasi olur.
Daha önce yazdığım Oligar-Demokrasi yazında imtiyazlı sınıfların militer bir karektere bürünmeleri imtiyazlarını koruma çabasıdır. Militarizm, oligarşik düzenden beslenerek büyür ve faşizmi besler.
Bütün bunlardan sonra; "Demokrasinin kendi ruhuna aykırı hareketlere de tahammülü bir zafiyettir" gibi bir tezi savunmak elbette akl-ı selim insanların işi değildir. Çünkü demokrasi hayata katma değer kazandırarak kişilerin ilmi, fikri, dini, vicdani gibi özgürlüklerinin kullanılması için bireylerin bir başka bireye saygısı ve tahammülü ile mümkün olacak; fakat bu özgürlüklerin tırpanlanmasını sağlayacak eylemeleri yine kendi karekterine uygun olarak toplumsal direnç ile engelleyebilecektir.

24 Haziran 2007 Pazar

Oligar-demokrasi

Demokrasi deyince siyasetin içini boşaltığı bir soyut terimden bahsederek mi yoksa; demokrasi kazanımlarının nitelik ve niceliğinden bahsederek mi zihinsel sorgulama yapmak için elbette Türkiye gerçeği ve böyle karma-basit fakat ve o kadar mecburi yol var önümüzde.

Türkiye'de demokrasi tarihinin de aslında darbeler ile başladığını ve bu başlangıcın kısmi demokrasinin -ya da kişiye göre demokrasinin- yerleşmesini ve terim olarak aslında toplumsal çoğunluğu ifade eden bu kavramın pratikte bir sınıfsal azınlığın haklarını (!) koruma işlevinde olması bize başta söylediğim gibi böyle bir mecburi istikamet belirlemiştir. Yaptığımız veya yapmaya çalıştıklarımızın emeklerin veyahut kazançların olması gereken sınırlardan çok sınıfsal bir ayrıcalık sahibi olanlarınki ile çakıştığında hatta paralelinde olsa dahi sınırlıdır. Yani özgürlük sınırlarınız bir başka özgür bireyin sınırlarına kadar değil oligar-deomakrasi sahiplerinin sınırlarına kadardır.

Oligarşi, aslında demokrasi ile birlikte anılmaması gerkirken -ki ülkemizde bu birliktelik başarılmış- olası birleşmede doğal olarak dominant etki yapcaktır.
Sınıfların hakimiyetinin olduğu bir yerde tabiidir ki ayrıcalıklı sınıfın bütün hakları imtiyazzlı olacaktır. Sözgelimi toplumun idare edenlerin toplum haklarının sınıfsal ayrıcalıklılarınki ile bir karşıtlığı durumunda tercihlerin oligar-demokrasinin gereği olarak güçlü azınlığın lehine olacaktır.
Bu tür bir hakimiyetin olduğu memleketlerde statükonun korunması da toplumun itirazının olamayacağı ortak değerlerin yüceltilmesi ya da tam tersi olarak bazı değerlerin törpülenmesi aracılığı ile olması sözkonusudur.

Ülkemizde sınıfsal ayrımın teoride belirgin çizgileri olmamasına rağmen toplum ihtiyaçlarının karşılanması noktasında sınıfsal bir mücadelenin olduğu izlenimini edinmek pek zor değildir. Bu gidişatın aslında demokrasinin de oligarşik iç ve dış sınırlarının belirlenmesi gibi bir karmaşayı desteklediği aşikardır.

Bu karmaşa da bizleri demokrasinin kimin haklarını kime karşı, nasıl korunması gibi temel bir sorgulamaya itecektir. Hatta "demokrasi bir koruyucu kalkan mıdır?" ya da "demokrasi özgürlüklerin kullanılması mıdır?" aslında pratikte bütünlüğe katkısı olan ve bir birini desteklemesi gereken bu gibi soruların sorulmasına yol açacaktır.
Dolayısıla demokrasinin olmadığına inanılmasına eğer demokrasi varsa ve bu ise demokrasinin istenmemesine neden olacaktır.
Pratik hayat, teoride daha farklı olan bir kavramın dışalanmasını sağlayacaktır.

Türkiye için oligar-demokrasinin varlığı tartışılabilir bir durumdur. Fakat toplumumuzun da mevcut demokrasinin sınıfsal bir ayrıcalık getirmediği buna karşın demokrasimizin hakimiyetinin kısıtlığı dolayısıla hükümet etmenin iktidar olmak anlamına gelmediği gibi bir kanaat oluşturmuştur.

Oligar-demokrasinin kokusunun bu kadar yaygın olduğu ama gerçek demokrasi karşısında güç kaybettiği bir gerçektir. İşte tamda bu noktada ayrıcalıklılar oligar-demokrasinin korunması ve kollanması konusunda militer-demokrasi ile mücadele edecektir.

Militer-demokrasi konusunu da ileriki günlerde kaleme alacağım.

23 Haziran 2007 Cumartesi

Tam Demokrasi

Merhaba
Demokrasi başkalarına tahammül edbilmek ise ve thahammül de erdem ise tam bir demokrasi anlayışına sahip olanlar ayrıca erdem sahibi insanlardır.
Bu sayfadan demokrasinin daha tam olarak gelişmediği ama son berektli yağmurlarla filizlendiği fakat yeşili çöle yakıştırmayanların ellerindeki bütün aletlerle bu körpe fidana saldırdığı şu günlerde düşüncelerimi paylaşacağım..
Sevgi ve saygılar