27 Ağustos 2007 Pazartesi

Yazar Ahlakı


Yazmak zahmetli bir eylem olması kadar ahlaka muhtaç bir iletişim aracıdır.
İletişim aracı olarak kullandığımız yazılarımız eğer etik bir değer taşımıyor ise yazılarımız birinin yüzüne söyleyemeceklerimizi arkasından sayıp dökmeye benzer.

Bir kaç kişinin (köşenin) arasından "Tutmayın beni" edasıyla sallanan kalem; tutan elin zarar görmesini sağlar.

Son günlerde -mütemadiyen olmakla beraber- artan dozda ülkenin önemli ya da büyük gazete köşeleri bir diğerine ağza alınmayacak kadar kötü söylemlerle cevap verme yarışındalar.

Kimi eleştiri yapayım derken kimi izzetinefsine dokunulduğu için seviyelerini düşürerek mukabelede bulunuyorlar. Bu yazarlar arasında süren kavga, tartışılan konu hakkında marjinalleşmelerini sağlamakla beraber toplum huzurunda cereyan ettiği için kötü örnek olmaktadırlar.

Tabii olarak bu durumun farkında olan taraflar yazılarında aynı üslupla sayıp döktükten sonra; bir diğerine bu yazıların evlerde çocuklar tarfından okunabiliceğini hatırlatmaktan geri durmamaktadır.

İddialar insanlara elbette cevap savunma ya da tekzip hakkı verir. Fakat cevap vereyim derken iddia sahibinden çok daha basit ve kalitesiz malzemeler kişinin hakkını kullandığını değil adab-ı muaşerete olan uzaklığını gösterir.

Bir de bu seviyede devam eden atışmalara zamanla taraf olma ihtacı hissedenler çıkar. bir bakarsınız ki ortalık toz duman...

Biri; birine....

Diğeri bir başkasına....

Ver veriştir....

Bu tavırlar "insan" olma gayretinde olanlara hele de "insan olmayı öğretme iddiasında olanlara" yakışmaz. Yakışık olmamakla beraber biri diğiernin aynası olmaktan öteye gitmez.

Eleştirmek, yanlışları söylemek, doğru olana davet etmek ahlaktan yoksun olduğunda bunun adı "yazmak" sahibinin adı da "yazar" olmaz.
Toplum olarak ağzı bozuk bir millet olmamıza katkı sağlayan, reytigini yükseltmek için çabalayan çalakalemler yazarlık ve öncü olma iddiasında olamazlar.

Yazar olmak ahlak gerektirir. Ahlakı olmayan ancak karalar. Hem kendisine hem muhataplarına zarar vermekten başka bir işi olmaz.

Oysa toplumun gelişmesine, ilerlemesine katkıda bulunma amacını güdenlerin kalemleri herşeyi yazmaktan hayâ eder.

Hayâdan nasibini almayan yazarın kalemi de hayâsız olur.

23 Ağustos 2007 Perşembe

Ne Kadar Ekmek O Kadar Köfte!

Günlük hayatımızda duygu ve düşünceleimizi anlatabilmek için çoğu zaman deyimlere ihtiyacımız olur. Kısa ve öz anlatımlar sağlaması aynı zamanda kullanımının dile kattığı güzelik bunu daha cazip hale getirir.

Bu deyimlere bir örnek te biraz hayat anlayışımızı biraz da olması gerekeni ifade eden; "Ne kadar ekmek o kadar köfte!" deyimidir.

Beşeri ilişkileri mütekabiliyet esası üzerine oturmuş bir toplum olarak; bu deyim bizim hayat felsefemizin bir yansımasıdır.

Uzattığınız ekmeğin miktarı kadar köfte almak.

3 Ağustos 2007 Cuma

Asgari Müşterek, Meşveret ve Mutabakat

Asgari müşterek herkes tarafından kabul edilen nokta, üzerinde anlaşmaya varılan husus, uyuşulan konu, ortak payda, meşveret bir konu hakkında birinin düşüncesini sorma, danışma ve iki veya daha fazla kişinin birbiriyle fikir alışverişinde bulunmasıdır. Mutabakat ise sözlükte uzlaşma, uygunluktur.(*)

Burdan da anlaşılacağı gibi asgari müştereğin gerek şartı mutabakat; mutabakatın gerek şartı meşverettir.

Meşveret etmek muhataplara ortak konular hakkkında alınan kararın adil ve kabul edilir olmasını sağlar. Adil ve kabul edilebilinir olan sonuç ise mevzu üzerinde mutabakatı sağlar.

İnsanlarlarla ilişkilerimizde mutlaka ortak sorunlarımız, ihtiyaçlarımız, sorumluluklarımız, vb olur. Bu; bize, birlikte yaşamanın yüklediği ve hayatımızın katlanılabilir olmasının temini için bütün bu müştereklerimizin paylaşımını ve çözümünü gerektirir. Çözüm birlikte yaşadığımız ya da birlikte yaşamak zorunda olduklarımız ile mutlaka tarafların memnun kalacağı ya da aynı yakınıkta olabileceği bir yolun bulunması için görüş alış-verişinde bulunmamız ve sorun üzerinde uzlaşma sağlamamız gerekir. Aksi takdirde sorun çözümsüzlük yaratmakla kalmaz toplum huzuru, düzeni de yara alır.

Meşveret ile tarafların konu hakkındaki görüş ve düşünceleri meydana serilir. Serilen düşüncelerin illaki aynı olması gerekmez. Meşveret bu safhadan sonra yerini mutabakata bırakır. Mutabakat ise konu üzerindeki görüş ve düşüncelerin asgari müştereği yakalanmasıdır.

Mutabakatın sağlanması için meşveretin olması gerekir. Meşveret ise açıklık, samimiyet ve dürüstlük temelinde omalıdır.

Mutabakat, tarafların birinin diğerine kendi düşüncelerini dayatması ile sağlanmaz.
Mutabakatın olması için ön şartların olmaması gerekir. Ön şartlar anlaşmayı zora sokar.
Böylece asgari müştereğe yaklaşamayız.

Ortak sorunlarımızı ancak konuşarak ve anlaşarak çözüme kavuşturabiliz.
Yani asgari müşterek, meşveret ile mutabakatın meyvesidir.

(*)Türk Dili Kurumu Sözlüğü